Resim:
http://www.gokalpozturk.com/wp-content/u...irelim.jpg Zeynep yataktan mutsuz kalkmıştı. Ağabeyler okula gitmiş, babası ise iş gezisindeydi. Bir tek annesi ve Zeynep vardı evde. Ağabeylerini özlüyordu. Babasını da çok özlüyordu. Babası bu aralar çok sık şehir dışına çıkıyordu. Yoksa babası onu sevmiyor muydu?
Canı sıkkındı. “Anneciğim, sen beni çok seviyorsun, değil mi?” İlk sorusu bu oldu. Annesi, “Seni çok seviyorum elbette, boncuk gözlüm” dedi. “Elhamdülillah, Allah da seni çok sevdiriyor.” “Peki, babam da mı çok seviyor beni?” “Elbette, bi’tanem? Niye sordun ki?” “Hiiç…” dedi, gözlerini yere dikti. Annesi anlamıştı ne demek istediğini.
“Gel bakalım şöyle,” dedi, “yanaklarından bir öpücük alayım.” Kocaman bir öpücükle öptü annesi Zeynep’i. Bir öpücükle Zeynep’in bütün dertleri uçup gitmişti sanki…
Beraber kahvaltı hazırlarken, çok mutluydular. Kahvaltı sofrasında güzel güzel konuştular.
“Anneciğim, biz sevmeyi nasıl biliyoruz? Yani, nasıl sevebiliyoruz? Bize sevmeyi kim öğretti?”
“Dur, dur; yavaş!” dedi annesi. “Allah bizi yaratırken, her şeyi herkesi sevebilecek şekilde yaratmış. Kalbimize sevmeyi Allah koydu. Yoksa hiçbir şeyi sevemezdik, hiçbir şeyle sevinemezdik.”
“Peki, nasıl öğretmiş anneciğim?” diye sordu Zeynep. “Şimdi kalbimizde sevgi de mi var?”
Annesi anlattı: “Kendi katından bize peygamberler, yani elçiler göndermiş. Hem kendisinin sevdiği hem de bizim sevdiğimiz insanlarmış onlar. Hem bizim peygamberimizle gönderdiği Kitap’la, yani Kur’ân’la nasıl seveceğimizi de uzun uzun anlatmış. Peygamberimiz de bize bütün yaşantısıyla örnek olmuş. Çok sevmeyi öğretmiş bize. Allah için sevmek ne demek anlatmış arkadaşlarına. Biz de onlardan duyduk nasıl seveceğimizi. Peygamberimiz de bizi çok sevdiğini söylermiş. Öylesine çok seviyormuş ki bizi, bize en ufak bir zarar gelmesi onu çok üzermiş, bizim herhangi bir sıkıntımız onu çok ağır gelirmiş. Biz üzüldüğümüzde en çok o üzülürmüş. Bu yüzden, sırf o üzülmesin diye bizi cennetine alacağına söz vermiş Rabbimiz. Ama bizim peygamberimizin sevdikleri arasında olmamız için, onu sevmemiz, onun bize gösterdiği gibi yaşamamız gerekiyor. Biz onun söylediklerini yapmazsak, onun gibi yaşamazsak, o çok üzülürmüş. Hem biliyor musun, bu söylediklerimi ben söylemiyorum. Kur’ân’da bizi yaratan Rabbimiz söylüyor: ‘Size içinizden öyle bir elçi gönderdik ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir, size çok düşkündür, size karşı şefkat ve merhametle doludur.’
“İşte, böyle…” dedi annesi. Derin bir nefes aldı. Zeynep’in gözlerinin içine baktı. “Bizim birbirimizi sevmemiz en çok onu sevindirir. Bizim sevinmemiz en önce onu sevindirir. Ne güzel değil mi?”
“Hadi, onu sevindirelim!” dedi Zeynep. Annesini sıkı sıkı kucakladı. “Seni çok seviyorum” dedi. Gözleri ışıl ışıldı. Sabahki sıkıntısı uçup gitmişti. “Babam da, gelince beni sevindirse, peygamberimiz ne kadar sevinir, değil mi?”
Annesi tebessüm etti.
*Semine Demirci*