Yüzüne Bakıyorum Sevgili
Kalıtsal yorgunlukların
sırası değildi biliyordum...
Ama nedense
içimde taşımaya çalıştığım umutlarım
hep ağır geliyordu,
yük oluyordu,
sırtıma dayanılmaz ağrılar biniyordu...
Kekeme muziplikler yeterli değildi yaşamda...
biliyordum...
Yüzüne bakıyorum sevgili...
alnındaki çizgileri
yollarıma benzetiyorum
kahve fallarında hep kapalı çıkan...
ellerimdeki çizgilerle
yüzleştiriyorum...
üç vakte kadar
acılarım var diyorum...
hayat çizgin uzun
ama bendekiler sana kısa kalıyor diyor
ve üzüyorum kendimi...
Beden kaygısı taşımayan yorgunlukların
sırası değildi biliyorum...
ve hep bu yüzden kendimi acıtıyorum...
Yüzüne bakıyorum sevgili...
dudaklarının pembeliğinin
ne kadar da yaşamsal olduğuna inandırıyorum kendimi..
dudağındaki yer yer oluşmuş ufak çatlakların üzerinde yürürken burkuyorum bileğimi...
yine sana düşüyorum...
her ve hep parantezlerinin içinde...
Sorgulandığımda
beni suçlu bulan
soruların yorgunluklarını taşımanın sırası değildi biliyordum...
Kaderist aşamalar kaydedilmiyordu
günlük felsefelerde...
ve ben
asla filozofu olmak istemedim
adlandıramadığım duyguların...
perdelerim güne kapatırken kendini
oyuncular makyajlarını temizliyorlar ...
kırılgan otlar bitiyor
ve sivri uçları duvarlarımdan açıyor gözlerini...
durmuş saatim yine doğruyu gösteriyor...
umarsızca koşuyorum...
umarsızca acıtıyorum...
Yüzüne bakıyorum sevgili...
gözlerin ....
evet gözlerinde kalıyorum...
sırası değildi ama...
biliyorum...
bu sefer biliyorum...