AzraiL Site Sahibi
Mesaj Sayısı : 5051 Yaş : 34 Kayıt tarihi : 17/04/07
Özellikler Rep: (1907/1907)
| Konu: Sagopa Kajmer Yazıyor...(Askerliğin ilk safhası bitti...) Çarş. Ara. 26, 2007 11:30 pm | |
| Bu yazı Yunus Özyavuz (SagopaKajmer) tarafından yazıldı. Askerde neler geçirdiğini anlatan Sagopa Kajmer yazısıylada beni etkliemeyi başardı.okuyun derim.
Askerliğin ilk safhası nihayet bitti.12 ağustos da teslim olduğum birliğimde tam 18 gün yorucu bir acemilik evresi geçirdim.Adının acemilik olması gerçekten tam isabet olmuş çünkü orada bulunduğum vakit kendimi gerçekten bir acemi gibi hissetttim. Bahsedilen şeylerin hiçbiri hakkında fikriniz olmuyor.Normalde bir yerde sira,kuyruk felan varsa birçoğunuz çeker gider beklemez bile. Fakat askersen beklersin.hem de 700 kisilik bir sırada bile beklersin. İlk başta teslim oldum,daha sonra bavullarımızı bir odaya bıraktık,daha sonra uzunca bir kuyruğa soktular ve bekledik. Kimse bu kuyruğun ne için olduğunu bile bilmeden bekliyordu.sıra bana geldiğinde anladım ki,bir berber kuyruğuymuş. Önceki gün kestirdiğim saçlarımı birkez de onlar traş etti.Ama çok büyük bir fark vardı.Traş tam 30 saniye sürdü. Kendimi bir tavuk gibi hissettim.Üzerimiz kıl içinde diğer bir kuyruk bizi bekliyordu.Girdik. Oradan elbiselerimizi alıp diğer kuyruğa girdik.Orasıda duş kuyruğuymuş.Toplam duş süren 3 dakika dediler. Ben girmedim duşa.Zaten acemilik boyunca duş almadım.Sadece el yüz yıkama yerinde güzelce temizlendim.
Neyse. Dus ardından yemekhaneye girdik.Tabiiki bu süre içinde kimseyi tanımıyorsunuz.Kimse yanlış anlamasın bunun adı vatani görev ve yaşadığınız şaşalı hayat ardından böyle bir ortama girince ne olduğunuzu şaşırıyorsunuz.işte bu nedenle sorun askerlik görevinde değil bizlerde,psikolojilerimizde oluyor.Bunu her Türk genci tadıyor.Olgunlaşma evresi de denebilir. Yemekhanede hiç yemek yemedim.''Allahım burası neresi,kim bu insanlar,açım,hasretliyim'' diye diye o günün uykusuna dalmak üzere koğuşlarımıza çıktık.Ben bunları anlatırken hiç şüphe yok ki;bir çoğunuz gülecek,ama şu an anlattığım hadise hayatımın en kötü günüydü.Allah huzrunda yemin ederimki ben hiç bukadar kötü bir p***oloji yaşamamıştım. Kendinizi tarifsiz bir yalnızlık içinde buluyorsunuz. Annenizi özlüyorsunuz,gözleriniz dolu dolu oluyor ama onca erkeğin içinde ağlamamak için dudaklarınızı ısırıyorsunuz.Bu çok ciddi. Gözlemlediğim kadarıyla birçok kişi böyleydi.Bazı koğuşlardan yüksen tonda hıçkırıklar duydum.Kimilerinin sesleri hala ekolu çınlıyor kulaklarımda. İkinci güne uyandığımda saat 06:30 du. sevgilimi ve annemi sanırım hiç bu kadar şiddetli özlememiştim.traş olup ,üzerimizi giyinip yemekhanede kahvaltı yemek üzere aşağı indik.Kendime eli ayağı düzgün 3 mükemmel arkadaş buldum.Ersin,Umut ve Kubilay. Onlar yemekhanede kahvaltılarını yaptılar bense 2.günümün sabahında aç aç gezdim.Alışamamak en büyük problem. İçtima alanına gelince resmen asker olduğunu anlarsın.Yüksek tonda bir komutan sesi.Jilet gibi kesici. Çakı gibi olmalısın yoksa laf yersin.Askerde laf yemek ölmek gibidir.Her laf seni ezer.Bu duruma düşmemek için iki kelime edersin bu hem seni kurtarır hem karşındakini rahatlatır.''Emret komutanım''.
İlk gün beklediğimiz 5 ayrı kuyruğun ardından 2.gün ilk eğitime başladık.Beni manga komutanı seçtiler.Boyum uzun diye. Bu arada ben hala aklımdaki sevgili ve anne hasretiyle kavruluyordum ağustos güneşi ensemdeydi ve o kadar yakıcıydı ki,üzerinizdeki kamuflajdan kimi zaman buhar çıkıyordu.Bu çok ciddi. Ben hala kimseye telefonla ulaşmamıştım.Bu hissin anlatımı gerçekten yok,yaşamalısın. Akşama doğru arkadaşımdan telefon kartı ödünç alıp ilkin sevgilimi aradım.''Beni burdan alın ne olur alın'' dedim. Evet ciddi ciddi sadece bunları dedim.Çıldırmış gibiydim.Çok zavallıydım,arkadaşlarım halime üzülüyorlardı.Bazıları daha önceden yatılı okullarda kalmış kişiler olduğundan yüzüme bakarak hemde o kötü halime rağmen pis pis sırıttılar.Birisini duvara çiviledim ''ben hiç böyle olmadım bana bir daha gülersen seni daima ağlatırım'' dedim. Neyseki bu olaydan sonra bana kimse gülemedi.Halim çok kötüydü en ufak birşeyde herkesi tersliyordum. İlk 4 gün ölüm ve yaşam ikileminin tam ucunda geçti.3.günün ortasında ilk yarım ekmek tavuğumu yedim ve kaybettiğim enerjimi topladım.Komutanlarımızı tanıdık.Artık buradayız ve devam etmeliyiz diyordu herkes. Tabi ilk günler bunlar biraz ağır gelir.Alışırsııııın.
06:30 dan 21:30 a kadar süren bazen 1 saat daha erken biten yoğun eğitim beni gerçek anlamda çok terletti .Kayış Dağı'ndan esen rüzgarla ter kurudu.Hergeçen gün kendimi daha ağır hissettim.Bir süre sonra sanırım kendimi taşıyamayacağım dedim.Ame sabrettim.Ulan herkes 3 ay yapıyor acemiliği ben 18 gün yapacağım daha ne istiyorsun deyip avundum.Ama nafile ha 3 ay ha 3 gün orada bulunduğunuz vakit bir kozalaksınız.Her tarafta çam ağaçları var. İlk hafta sonumu hiç unutmayacağım.Pazar günü görüşü derler orada. Sevgilimi günler sonra ilk kez canlı canlı gördüm.sanırım o gün onunla pek konuşamadım.Gözlerim dolu doluydu ve konuşursam ağlarım diyordum.Gayet sessiz cevaplar verdim.İnsan eskisi gibi olamıyor bu derin şok sonrası. İçinizde hep hüzün büyüyor.Mutluluk bazen 20 dakika ıstırahat et cümlesiyle geliyor. Her boşlukta keşfettiğim boş araziye gidip Allah'a dualar ettim.İstanbul'da kalmak adına.İnanın hiç bu kadar ona yakın olmamıştım.Günün 12 saati Allah'a dualar ettim.bildiğim tüm dualar ve tabiiki affet haykırışları.Bunu yaptıkça rahatladığımı hissediyordum.700 kişi oraya seçilerek alınmıştı.Hepsi mükemmel eğitim seviyesine sahip insanlar. Sallasan mühendise ve doktora çarpıyordu.Belkide içlerinde en ezik bendim hahaha. Kurra sonucu heryer olabilirdi.Ya doğu ya batı ya kuzey ya da güney.İşimiz Allah'a kaldı diyorduk.
Hergün sevgilimi ve ailemi arayıp konuştum.ikinci hafta daha iyi gibiydi.daha da güç kazandım.Komutanlar cumartesi gününü de görüş günü ilan edince duacısı oldum onların.Çünkü ailemi ve sevgilimi görebilecektim.Geldiler ve o gün süper geçti. 2.hafta silah ve tüfek atışı için yollara düştük.tatbikatlar yaptık.g3 ve kalaşnikof ve de normal tabancayla atışlar yaparak eğitildik.Bu süre içinde ençok tükettiğim şeyse suydu.hep su içtim.Ağustos güneşi beni ve bizi kuruttukça cebimizdeki parayı suya yatırıp serinlemeye çalıştık.Su hiç bu kadar lezzetli olmamıştı belki de. Kimileri hastanelik oldu baygınlık geçirdi.Kimileriyse kendini atmaya çalıştı,intiharla çok karşılaştım.Çok üzüldüm. O kadar okumuş insanın bu denli kötü p***oloji portresi,ne siz sorun ne ben zikredeyim. Ben 2.gün gecesi firar bile etmeyi düşünmüştüm.Evet evet adrenalinimin fırladığı geceydi o.Ama sevgilimi babasından alabilmek adına bunu yapmamalıydım))))) kulaklarımda Nur Yoldaş'ın Saki isimli şarkısı hep çınladı. Bu şarkıyı sanırım artık hiç dinleyemeyeceğim.Sizde bulup dinlerseniz beni hatırlarsınız artık. Neyse.
Vakit geldi çattı kurra zamanına. herkesde bir heyecan bir stress ki sormayın.Bu arada ben de 2 hafta boyunca bir günlük tutup sevgilime verdim.yaşadıklarımı anlattım. Kurralar için dereceleme yoluna başvurdular.subay sınavı sonucu ben güzel bir sınav notu aldım.Farsça mezunu sadece 2 kişi vardı koca 700 kişide ve sadece 2 şıkkım vardı.Umarım şıklardan biri İstanbu'dur diyordum hep.Hatta komutanlarıma acaba neresi vardır soruları sordum.İstanbul ve Ankara dediler hep.Bayağa ümitlenmiştim.Hep dular ettim.Hem de tarifi yok hep hep hep. Hatırlarsanız sizlerden de dua etmenizi istemiştim Benden öncekilerin kurralarını izlerken sanki çok heyecanlı bir filmi izler gibiydim.Arkadaşım Oğuz Ankarayı istiyordu ve evliydi.Onun için dua etmiştim ve onun kurrasının vakti gelince nefesimi tuttum.Ona Ankara çıkınca gözlerimden bir damla sevinç gözyaşı geldi.Sonra Ersin çıktı ve güzel bir yer oldu.Tüm arkadaş bildiklerim Allah'a şükür tam olarak istedikleri olmasa da güzel yerlere düştüler. Vakit benim kurramı gösteriyordu.İki farsça mezunu sahneye çıktık.Etrafda kameralar,g.kurmaydan konuklar ve tabiiki çok büyük bir heyecan.Derecede ben üstün olduğumdan ilk ben çekecektim kurrayı.Diğer arkadas benden geriye kalan tek seçeneği seçmek zorunda kalacaktı.''Hadi yavrum sağ el kurtar beni'' dedim. Tekmilimi verdim ve komutanımın emriyle kurra kağıtlarını ''biiiirrrr---ikiiii'' diyerek torbaya attım.Kurra başlasın dendi ve ben yaklaşık 3 saniye sürek bir çalkalama sonrası kurra kağıdımı elime aldım,komutanıma teslim ettim.Nedense içimde hiçbir tereddüt yoktu.Ve Komutan kurra sonucunu açıkladı.Sonuc pozitif.İstanbul. Direk dışarı koşarak çıkıp sevinç çığlıkları attım.En sevdiğim komutanım Cihan'a sarıldım.arkadaşlarıma sarılıp telefon kulübesinin yolunu tuttum.Müjdemi ilk olarak sevgilime verdim.Benim için sabaha kadar dua ettiğini söyledi. Biliyorum ki;18 gün boyunca hergün dualar etmişti.Çünkü ben de öyleydim. Annem de aynı şekildeydi.Hiç bu kadar sevinmemiştim.Mutluluktan ağladım hüzünlüyken ağlayamamanın keyfini çıkardım.Belki kimileri benim ağladığımı gördü ama kimse umrumda değildi zaten bunların mutluluk gözyaşları olduğu her halinden belliydi. Telefon görüşmem bitince tekrar kurra alanına doğru ilerledim devamını seyretmek için.sonra biri beni durdurdu ve dedi ki;'' senden sonraki farsçacı nereyi çekti biliyor musun? hakkari-yüksekova''.Resmen kanım dondu.Çok fazla üzüldüm.Ya bu kurrada Hakkari'yi ben çekseydim ?. Allah'a olan sonsuz sadakat ve sevgim tarifsiz kat arttı.Ne diyeceğimi hala bilemiyorum. Teşekkürler esma'ül hüsna. her zaman bu isimle adını anarım.
Kurra gününden kısa bir süre sonra görüş günü oldu.Gün cumartesi ve birde ne göreyim görüşe sevgilimle beraber Aykut Gürel gelmiş.Çok motive oldum.Ertesi günse yani pazar, saat 12 oldu gelen giden yok.sevgilimi aradım gelecek misin derkesn köprüdeyim geliyorum dedi.Bekledim ve birde baktımki kapıdan Cem yılmaz el sallıyor. O an kendimi anlatamayacağım hislerle dolu hissettim.Çok büyük mutluluklar bunlar. Tarifi yok hiçbiryerde. Cem Yılmaz'ın yanında hababam sınıfının senaristi Kemal abi ve Öner de gelmişti.O gün herkes Cem ile resimler çektirdi.Herkes son hafta benim sagopa olduğumu öğrendi.İlk başta benimle dalga geçenler Cem i yanımda görenler olayın gerçekliğini anlayıp özür bile dilediler.Tüm komutanlarım beni artık tanıdı.Onlara romantizma albümümü hediye ettim.Aykut Gürel 25 adet yollamıştı jest olarak kışlaya.
Bu arada mufti ve alper i unutmamam gerekir.Kendileri askerliğimin unutulmaz 2 ismi oldu.Mükemmel karakterleri vardı. Sevdikleri kadınları unutamamışlar ve bana anlatıyorlardı.Gerçekten seven kişiler yani. Birgün dedimki ''sanırım onları aramanız gerek beyler.içimden gelen ses ara ve mutlu ol diyor'' mufti biraz zorlansa da 1 sene önce ayrıldığı hayatının kadınını aramayı başardı.Sonuş mükemmel ötesi Randevu perşembeye alındı bile.Alperse çok çekindi ama aradı yine de.Sonuç yine pozitif. Böylelikle iki ayrı sevgilinin yeniden birleşmesinde de rol oynadım.Mufti eski bir break dance cı.Sevincinden helikopter bile yaptı.Alperden dondurma yedik Neyse biraz mutluluk tablosu da çizdik sanırım. Acemilik bitimi kışladan çıkış inanılmaz bir heyecana neden oldu.sevgilim beni almaya geldi.Arabaya askeri giysimle bindim.Ailesel bir toplantı için yola çıktık.İlk 3 gün kendimi sivile alıştıramasam da yine de zorladım. Şu an çok iyi sayılırım ama hala o geride kalan 18 günün burukluğu ile doluyum.Çok zordu,çok yalnızdı,çok hasretliydi. Bu vakit aralığında müziği bile düşünemedim.Albümüm çıkmış haberim yok.Mutluluk yok.Oysaki şu an havalarda uçan bir adam olmalıyım değil mi? Belki çok kısa bir süre sonra. Bu sürede sizler Romantizma ile tanıştınız.Kiminiz beğendi kiminiz tersi.Ama şunu unutmayın ki; her ne olursa olsun bu albüm bir baş yapıt.zamanla daha fazla seveceksiniz.Vazgeçemeyeceksiniz.
Melankolia labelımızın nihayet imza sirküsünü de aldık.şu an Ankara'dan gelecek son imzaları bekliyoruz.İmza gelince resmen aktife döneceğiz.Takriben 2 hafta sonra başlarız.Resmi gazetede şirket ismini görünce çok sevindim bu arada Sagopa Kajmer gerçekten çetin bir dönem geçirdi.Bu dönem tüm Türk evlatlarının başına elbet birgün gelecek. Vatan için teslimiyetinizin şart olduğunu sakın unutmayın.Ve bilinki ilk 1 hafta yaşayan bir ölüden farkınız olmayacak. Sonrasında Allah herzamanki gibi büyüklüğünü gösterip sana yardım edecek
| |
|